“Karanlığa küfretmektense bir mum da sen yak”

29 Ocak 2008 Salı

Eflatun'un Mağarası'nda Değişen Bir Şey Yok!

Propaganda

Çağın en önemli araçlarından propaganda, yabancısı olmadığımız bir aşina; Bir nevi taarruz. Akla değil, kalbe ve duygulara yapılan süslü püslü bir saldırı. Kimin kalbine? İnsanın ve kitlenin yani kolektif vicdanın!

Propaganda kavramı yine yabancı, yine batılı! Latince “yayılması, yaygınlaşması gereken” manasını taşıyor. Esasında menfi bir muhtevaya sahip kelime; “yanıltıcı bilginin yayılması”(1)..! Avrupa’nın o kanlı, o bıkkınlık veren 30 Yıl Savaşlarından sonra karşımıza çıkıyor hazret ve bir daha hiç eksilmiyor sahneden. Papa 15. Gregory, güç ve itibar kaybeden Hıristiyanlığı yaymak için ilk “Propaganda Meclisini”(2) 1622 yılında kuruyor.

Mevhum, politik anlamını 1. Dünya Savaşı’nda buluyor. Modern çalışma sahasını yine aynı döneme borçlu. ABD Başkanı Woodrow Wilson, savaşa İngiltere yanında girebilmek için kamuoyunu etkilemek, yönlendirmek, daha doğrusu yanıltmak(!) için ilk defa bilimsel olarak kullanılmasını sağlıyor; Gazeteci Lipman ve psikolog Bernays’ın(3) ABD hükümeti adına yaptığı faaliyetler çok kısa zamanda Amerikan kamuoyunda Almanlara karşı büyük bir histeri oluşturuyor.

Politik ve ticaret arenasında bilinen, fakat o döneme kadar sistematiğe kavuşmayan bu keşif, insanlık tarihinin akışını değiştiriyor!

Bu sayede, "Grup Zihni" ve "Niyetin Tasarlanması ve Toplumsal Yönlendirme" yönüyle reklam, halkla ilişkiler ve yeni muhtevasıyla propaganda bilimsel boyuta taşınmış oluyor.

İnsanın, toplumun ve ona sunulması istenen her şeyin olduğu yerde o var. O hem bir vasıta hem de amaç. Hitler aynı vasıtayla büyük Almanya’yı kuracağına inanıyordu. Lenin aynı aracı kullandı. Çölde serap gösterme marifeti! Emperyalizm’in de, Kuvva-i Milliye’nin de yol arkadaşı o!

Eflatun’un Mağarası’nda Değişen Bir Şey Yok!

İnsan ve toplum aç! Salt sindirim sistemimizle alakalı değil bu açlık! Her nevi sunuma muhtaç(!) Hala Eflatun’un mağarasında. Her ışığı ve gölgeyi gerçek sanıyor. Neyi allayıp pullarsan sımsıkı sarılıyor. Çağımızın insanı üst düzey bir çılgın! Arayış ve doyumsuzluk… İnsanı tüketime sevk eden güdü bu!

Yeni dünya işte bu güdünün farkında! Fark ettiği gerçek propaganda! Satılması gereken her malın, benimsenmesi gereken her ideolojinin havarisi propaganda! İnsan ve toplum onun karşısında bir zavallı. Kalbinin ortasına saplanan hançer!

Küresel dünyanın referansı, istinat duvarı bu gerçek üzerine örüyor ağlarını. Kitle iletişim araçları ve tümüyle medya bir bakıma insanın derununa hitap ediyor. Daha doğrusu hükmediyor O’na! Talimatlarını sıralıyor sonra “bunu tüketecek, şunu benimseyeceksin!”


Gölgeler dünyasının yerini renkler, melodiler, mankenler ve sloganlardan müteşekkil bir arka plan almış. Her eve, her ele ulaşan televizyon, gazete, radyo, dergi ve afiş mağaraya sızan, bizi aldatan bir ışık!

Nasıl aldanmasın insan? Beyin yıkamanın bilimsel adı: Propaganda! Projeksiyonun arkasında çok güçlü disiplinler var! Sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, kültür, ekonomi ve tarih propagandanın nüvesini oluşturuyor. Sosyal bilimler bu noktada bir laboratuar. İnsani olan, insanla alakalı olan her disiplinden faydalanıyor.

Her ne kadar yalan da olsa, yanıltıcı da olsa bu taarruz bir gerçek! Ticari sahada reklam adını alan bu savaş fikri ve siyasi arenada propaganda adıyla mücadelesini sürdürüyor. Realite bir de kendini milletler mücadelesinde ortaya koyuyor: Propaganda 20. ve 21. yüzyılda milletler mücadelesinin en büyük silahı!(4)

İki Örnek

Propaganda, insanla birlikte kitlenin yönlendirilmesinde ve istenen kanaatin oluşturulmasında kullanılan disiplinler üstü bir bilim. Duyulara ve bilinç altına zerk edilen metafor yağmuru. Sapkın ideolojilerin yoldaşı propaganda: Amaca varmak için her şey mubahtır! Miting meydanlarında toplanan yığınlar, kavalın sesine uyan fareler gibi hazır asker! Matbuat bir ajitasyon aracı; gazeteler, dergiler, duvar afişleri, sloganlar ve broşürler… ölüme de götürebilir, zafere de!

İşte iki örnek: Hitler ve Lenin(!) dünya tarihinin en kanlı propaganda teoriysen ve pratisyenlerinden. Naziler Büyük Almanya ideali yolunda sadece propagandadan faydalandı. İçeride Alman ırkını yönlendirmek, dışarıda ise istila ettiği ülkelerde mukavemeti yok etmek için. İşin başında Hitler ve Nazi Partisinin Propaganda Bakanı Gobels var! İkisi de söz ustası. Kitlelere şoven nutuklar irad ediliyor, radyolardan ve matbuattan işlenecek büyük günah meşrulaştırılıyordu.


Şiddet tüm Avrupa’nın vazgeçemediği dini.(5) Vahşet orduları çok kısa zamanda onbaşı Adolf’un emrine amâde! Yecüc Mecüc ırkı Kafdağı’nın ardından değil, her zamanki gibi batının dağlarından çıkıyor! Önüne geleni yok eden bu vahşet tamamıyla meşhur hazretin eseri…

Bütün insanlar gibi aç ve muhtaçtı Alman ırkı. Hitler de Büyük ve Güçlü Almanya’yı vaat ediyordu. Çöl ortasından vahaya koşan Naziler su yerine kan içiyor, flamada gamalı bir haç dalgalanıyordu! Ve Gobels propagandasını haykırıyordu: “Yalan Söyleyin Mutlaka İnanan Çıkar!”

Propagandanın tılsımı toplumları ve milletleri “sürüye” çevirmesinde. İnsanı çobanın kavalına mahkum etmesinde!

Bir başka vahşet örneği her ne kadar Asya’ dan ortaya çıksa da yine batılı yine Hıristiyan!(6) Bu defa haykıran bir başka cani! Lenin, Stalin ve Trocki… Nazilere göre daha yönlü, daha güçlü. Bolşevik ihtilalinin erkânı propaganda açısından tam bir doktor-u hâzik.(7) Vahşette de öyle; dünya tarihi kızıl ordu ve polit büro kadar büyük bir günahkarı tanımadı!

Aradığını kendi topraklarından çok çabuk buldu amele devrimbazları. Ruhsuz insan hayvandır, hayvanlaşır. Leningrad’lı psikolog İvan P. PAVLOV, “psişik şartlandırmanın” kodlarını çözerek komünistlerle propagandanın bilinç altı etkilerini tanıştırdı. Pavlov’ un hayvanlar üzerinde yaptığı deneyler insanlar üzerinde komünizm için kullanıldı.

Lenin için her satıh bir propaganda zemini. Üniversite, fabrika, köy yahut otobüs ya da tren; bütün basın vasıtaları… hatta gerilla!(8) Şartlandırma bir bakıma beyin yıkama! 20. Yüzyıl 1980’ lere kadar kara propagandanın yoğun uygulamalarıyla geçiyor. Musoli’ ni İtalya’sında, Franko’ nun İspanya’ sında; Latin Amerika’ da durum aynı.

Literatüre “Leninist Propaganda Taktikleri” olarak geçen uygulama ve yöntemler kabullenmemizi gerektiren bir sosyal değişim gerçekleştirmiş. Çok ülkede denendi. Bazen kazandı bazen de kaybetti. Ama gözden uzak tutulmaması gereken bir vakıa…(9) unutulmaması gereken gerçek; Sovyet Rusya yetmiş yıllık hükmünü yine konu başlığımıza yani propagandaya borçlu!

Bir Model: Ya Da Mağaradan Bir Çıkış Yolu…

Propaganda artık bir mühendislik bilimi. Sosyal bilgiler geliştikçe o da gelişiyor. Kendine ait denklemleri, şifreleri var. Toplum Mühendisliği(10) bunun yeni adı.

Toplum Mühendisliği menfi bir kullanımın içinde. Biz müspet kullanalım. Sivil ve meşru. Tanıdık bir uygulama dahilinde değerlendirelim. Tekrar refleks meydana getirir diyor bir Japon atasözü. Tarihi köklerin dibi eşelenmedikçe gerçeği göremeyiz. Anadolu’ nun, Türkleştirilmesi ve vatanlaştırılması nasıl bir uygulama timsalidir? Sosyal bilgilerin hangi disiplinlerinden yararlanılmıştır?

Kolonizatör Türk Dervişleri! Bizde halkla ilişkiler ve reklam sektörünün duayeni Betül Mardin: “Dünyada görülen en başarılı halkla ilişkiler örneği Horasan Erenleri tarafından verilmiştir”(11) diyor.

Gerçekten de öyle. Halkla İlişkiler, Propagandanın bir alt başlığı. Tutundurma faaliyeti. Başarısı burada. Diğer iki örnek gibi anlık etkilerden ziyade tutunmayı ve devamlılığı ortaya koyuyor.(!)

Gönüllerin ve beyinlerin fethi kalelerin zaptından zor! Model ve frekans farklı. Kan ve vahşetin esamisi okunmaz bu alanda. Bu toprak imanın kanaviçe gibi işlenmesiyle vatanlaştırılmış. Han da, hamam da, külliye de imar etmek kolay! Kolay da içine girecek insanı bulmak, bulduktan sonra çekip çevirmek zor!

Yunus’ça, Hacı Bektaş’ ça dil ve gönül gerek! Kapı kapı dolaşıp Türkçe bir kavl ile bütün unsurları tek bir kalpmiş gibi çarptırmak gerek! Büyük dava; “kutsal bir dava”…

Mevcuda karşı düşmanın kullandığı silaha mukabil, teknikle ve bilgiyle mücehhez bir taarruz! Necat(12) buna bağlı. Nedir mukabil olan? Aynı vasıtaları kullanmak. Her eve, her beyne giren batı saldırısını püskürtmek, bu muhasaradan çıkmak yine her eve girmekle ve her ele ulaşmakla mümkün. Bizim Toplum Mühendisliğimizin amacı bu olmalı.

Artık garbın afakı sadece çelik zırhla sarılı değil. Top yekun psikolojimizi etkisi altına alan bir silahla karşı karşıyayız. Bu silah propaganda! İletişim araçlarının tümünün hedefinde biz varız. Küreselciler dünyayı küçük bir köy diye tarif ediyor. Bu köyün ağası onlar, marabası biz miyiz!

Dipnotlar

1 Hıristiyanlık kullandığına göre elbet yanıltıcı olacak!!!
2 Congregatio de Propaganda Fide, Papa XV. Gregory Hıristiyan olmayan ülkelere gönderilen misyonerler vasıtasıyla Hıristiyanlığın yayılmasını sağlamaktır gaye.
3 ABD’ li iki ortak çok başarılı bir halkla ilişkiler şirketinin sahipleri. Mevcut halkla ilişkiler endüstrisi bakiyesini Lipman ve Bernays'ın çalışmalarına borçludur ve hâlâ ABD hükümeti tarafından kullanılmaktadır!
4 Ayhan TUĞCUGİL. “Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi-Teori.” Ah! Töre Yayınevi ve takipçileri bu eseri yeni bir yorumla tekrar bize kazandırsa!
5 Cemil Meriç’ ten iktibas!
6 Ne kadar Materyalis-Ateist olsa da Komünizm Rusya da bir tek kilise kapatmıyor! Ortodoks kilise korunuyor! Hedef her şartta İslam ve Biz! Tabii buna Komünist Çin’ de dahildir.
7 Doktor-u hâzik: konusunun uzmanı
8 Terörist Faaliyetlere Silahlı Propaganda dedikleri hepimizin malumu
9 Bizdeki Eski Tüfek Komünistlerin ve çıraklarının medya alanında niçin tutundukları burada gizli olsa gerek!
10 Toplum Mühendisliği Bir başka önemli konu!
11 Betül MARDİN, “Sevgili Dostuma” adlı eseri
12 Necat: Kurtuluş.

Cumhur BULUT

Hiç yorum yok: