“Karanlığa küfretmektense bir mum da sen yak”

28 Şubat 2008 Perşembe

İran, ABD-İsrail ve Turan

Biz Türkler''e "Yoksa İran''ın nükleer silah sahibi olmasını mı istiyorsunuz?" diye sormak, bizi bam telimizden vurarak İran''a yapılacak ABD-İsrail askerî müdahalesini meşru görmemizi sağlamayı hedef alan bir "şantaj"dır.

Bu şantaj, Osmanlı-Safevi çatışması, Sünni-Şii sürtüşmesi, İran''daki Türkler''in bağımsız olabilme şansı, İran-PKK ilişkileri gibi yardımcı enstrümanların da eklenmesiyle ve içimizdeki "Amerikan-İsrail muhipleri" eliyle pompalanmakta ve dozu da her geçen gün artırılmaktadır. Harita üzerinde sadece İran''a bakarak veya gözlerinizi yumup sadece İran coğrafyasını hayal ederek karar verirseniz, "manzaranın bütününü" göremezsiniz.

Göremeyince de, yönlendirilmiş olursunuz.

Oysa, kazın ayağı hiç de öyle değildir.

Beyniniz tek bir ülkeye -İran''a- angaje olmazsa ve olup biteceklere daha yukarılardan bakabilirseniz göreceğiniz manzara çok daha farklıdır. Ancak, madalyonun bir de öteki yüzü vardır.

Buna isterseniz, içimizdeki işbirlikçilerin veya aksine, İran''ı Türkiye için potansiyel tehdit olarak görenlerin argümanları da diyebiliriz.

Kabul etmeli ki, burada yazılı olanlar pek de iç açıcı değildir: " İran''ın dış politika hedefleri, ülkedeki rejim değişikliğinden sonra değişmemiş, değişen sadece üslup olmuştur.

Güneybatıya doğru Afrika Boynuzu''na kadar ve kuzeydoğuya doğru da Tacikistan''a kadar uzanan coğrafyada, Şah rejiminde "Pers" olarak uzanılmak istenen her hedefe şimdi "Şii-İslam" olarak uzanılmak istenmektedir. " Nükleer güce sahip olmak, İran''ın siyasi-ekonomik-dinî hedeflerine uzanmasını kolaylaştıracaktır. " Bu ise, en başta Türkistan ve Arap Yarımadası coğrafyalarında, Türkiye''nin menfaatleriyle çatışacaktır. *** Bu gerçekleri bir kenara not edip, tekrar madalyonun önceki yüzüne dönelim ve bu gerçekleri gerekçe kabul ederek İran''a yapılacak müdahaleyi hoş görürsek neler kazanacağımızın ya da kaybedeceğimizin hesabını yapmaya çalışalım: " İran aleyhtarı bütün argümanlara rağmen, İran''ın gücü biraz abartılmamakta mıdır? Her şeyden önce, İran''daki Türk nüfusu bazı yazarların yazdıkları gibi (Kemal Yavuz, Akşam, 9 Mart 2005) 10 milyon değildir.

Bu rakam, 35-36 milyon (İran nüfusunun % 51''i) dolaylarındadır ve bu potansiyel "Türkiye''nin İran içindeki nükleer silahı"dır.

Dolayısıyla, bir Türk-Fars çatışmasında zararlı çıkacak taraf İran''dır. " Bu göz ardı edilir ve İran''ın pasifize edilmesi başkalarına bırakılırsa, ABD-İsrail yayılması Irak''tan sonra İran''a ve ardından da Pakistan-Afganistan üzerinden Türkistan Türk cumhuriyetlerine ulaşmayacak mıdır? Siyonist nüfuz alanı bu derece büyür ve Çin''i Orta Doğu-Hazar enerji kaynaklarından tamamen tecrit ederse, Türkiye''nin o meşhur "stratejik önemi" ne olacaktır? " Soğuk Harp yıllarında SSCB''yi güneyden çevrelemek isteyen Yeşil Kuşak''a benzer biçimde, bu yeni "Arap Yarımadası-Türkistan ekseni" Çin''in enerji kaynaklarına uzanmasını engellediğinde, "Türkiye''nin bütününün varlığı"na duyulan ihtiyaç hâlâ devam ediyor olacak mıdır? " Yoksa aksine, çöpe atılmış Türkiye haliyle alternatif arayışlara yöneleceğinden, bunu önleme mazeretine sığınılarak, Türkiye''nin "parçalanması" ve "paylaşılması" planları mı uygulamaya konacaktır? " Sadece bölgesel gözlükle baksak bile, İran rejimi müdahaleyle değiştirildiğinde ve sözde bir demokratik sisteme dönüştürüldüğünde, aynı Şah döneminde olduğu gibi, ABD-İsrail politikalarının her zaman için İran''ı Türkiye''ye tercih edeceğini ve Türkiye''nin ikinci plana itileceğini göremeyecek kadar da uzak görüşten yoksun muyuz? *** Gelelim can alıcı soruya: "Bugün için" kaydıyla, Türkiye''nin menfaatleri nerede? " Türk politikası, her şeyden önce, İran''ın kazanmış olduğu veya kazanacağı nükleer kabiliyeti dengeleyecek arayışlara başlayacak kadar cesaret sahibi olmalıdır.

Bu cesaret doğrultusunda harekete geçildiğinde ise; Pakistan, başta Kazakistan olmak üzere Türkistan Türk cumhuriyetlerinin nükleer silah ve bilim adamı potansiyeli, eski SSCB ülkelerinden kaçırılmış nükleer silahlar, üçüncü nesil tabir edilen taktik-altı düzeyli (bir kısmı çanta tipi) nükleer silahlar gibi şansları karşısında bulacaktır. " İran''daki Humeyni rejiminin, hem de en koyu biçimde, devam etmesi Türkiye için hayatî önem taşır; hatta bir beka sorunudur. " Üstelik, İran''daki dinî rejim, ABD-İsrail ikilisiyle iyi ilişkiler içinde de olmamalıdır. İran''daki ırkdaşlarımız, elbette, bağımsızlıklarına mutlaka kavuşmalı ve Kuzey Azerbaycan ile mutlaka birleşmelidirler.

Bununla da yetinilmeyip, "Türkiye-Birleşik Azerbaycan-Türkmenistan Birliği" (Oğuz (Türkmen) Birliği) mutlaka kurulmalıdır, zira bu, kuzeydeki Kıpçak grubuyla birleşilerek kurulacak "Turan"ın bir önceki adımı olacaktır.

Ama bunların yolu ve şartı, sadece ve sadece "Türk iradesi" ile gerçekleşebilecek olmasıdır.

İran''ın ABD-İsrail boyunduruğu altına girmesi, bizim Turan hayallerimizi yok eder.

Daha da kötüsü, Türkiye Cumhuriyeti için bile risk başlar.

Ferruh Sezgin / 11.03.2005


Kaynak: turkdirlik.com

Hiç yorum yok: